İçimde
anlamadığım belki de bildiğim ama anlamlandırmaktan korktuğum bir ruh gezinip
bütün iç tellerime ayaklarını, ellerini sürtüyor; titriyorum… Aklım her
zamankinden karışık ve berrak. Bütün karmaşıklığı gözümün önünde perdeye düşmüş
rengarenk bir film gibi… Sanki bu defa ,birini ötekinden ayırmak istemeyecek
kadar sevdiğim bir filmin kahramanları gibi duruyor karşımda bu karmaşık
ruhumun figürleri. Çok tanıdık çok bildik bir rengi var. Çok uzak, belki hiç
ulaşılmamış bir hal.. elimi uzatsam tutacağım. belki…
İzmir'deyiz aynı okulda çalışıyoruz , akşam aynı eve aynı yolları elele gönül gönüle,ayaklarımızı yuvarlaya yuvarlaya gidiyoruz... akşam oluyor,yemek yapıyoruz,yemeği yiyoruz; çocuk yoksa henüz, ben bir bilet çıkarıyorum sen -"aaa bu mu var?" diyorsun. -evet, gidelim mi? diyorum. evet diyorsun. devlet tiyatrosuna gidip,biletimizin üstündeki numaralar bende mevcut diyen o koltuklara gidip oturuyoruz. sonra ordan geç vakit çıkıyoruz. hava nasıl olursa olsun bize sıcak geliyor. deniz kenarına gidiyoruz, elini tutuyorum "bu deniz sensin" diyorum; ve ben denize bakmayı çok seviyorum..." sonra yürüyoruz.. bi cafe'den ayaküstü sıcak,püfür püfür dumanı ince uzun kıvrılan iki çay alıyoruz, bir banka oturuyoruz. senin saçına rüzgar vuruyor, kıyıya dalgalar... " ikisi de güzel" diyorum. "senin varlığını çok seviyorum" diyorum,sen bana bakıyorsun.yüzünde dolunay bir gülüş,yanakların açık ...
Yorumlar
Yorum Gönder