Ana içeriğe atla

Kayıtlar

gelir gelir.. çaktırmadan gelir.

bir rengi var mıdır düşünmedim,sabit bir ısı değeri ya da,yazın ortasında hararetimizi alan serin yayla meltemi gibi,kışın ortasında gönlümüze sıcak bir sofra kurmuş,bizi bizde misafir eden  ev sahibi gibi gelir..yazda ayaz,ayazda hasretini çektiğimiz yaz gibi sokak aralarından,beklemediğimiz kapı aralıklarından sızar gelir,bazen bir hastane odasında yakalar,bazen bir meydanda mücadele ruhunun tam ortasında,ve bütün kitaplar şahittir kahramanlarının da o köprünün altından su gibi geçtiğine,bazen bakkal çırağının vurduğu kapı tokmağının ardında görünür bazen yol kenarına kurulmuş bir pazar tezgahında,sevda...sinemalarda: )
En son yayınlar

Bahtiyar bir sonun başı

Sonbaharın bütün yapraklarına dokunmuşum gibi bahtiyar bir sonun başı sanki. İnci gibi parlak bir vaziyet. Şiir kitaplarından fırlamış kaçkın dizeler gibi hissediyorum, ne yana dönsem bir makama çarpıyorum, esaretten kurtulmuş notalarla çevrilmiş gibi anım. Her yanım toz ve mavidir her anım.

Elimi uzatsam tutacağım. Belki...

       İçimde anlamadığım belki de bildiğim ama anlamlandırmaktan korktuğum bir ruh gezinip bütün iç tellerime ayaklarını, ellerini sürtüyor; titriyorum… Aklım her zamankinden karışık ve berrak. Bütün karmaşıklığı gözümün önünde perdeye düşmüş rengarenk bir film gibi… Sanki bu defa ,birini ötekinden ayırmak istemeyecek kadar sevdiğim bir filmin kahramanları gibi duruyor karşımda bu karmaşık ruhumun figürleri. Çok tanıdık çok bildik bir rengi var. Çok uzak, belki hiç ulaşılmamış bir hal.. elimi uzatsam tutacağım. belki…

bazen yüze gülen, bazen de dibe kadar döven muamma.

Aşık oldunuz mu ? Hiç ? Bir defa ? Defalarca  ? Nedir mümkünü? Belki hepsi,belki hiç biri... Bizim için uzun, geriye dönüp bakınca  bir of!...'luk hayatımızda bazılarımız bir , kimimiz bir çok  kez aşık olduğunu düşünür,hisseder,bilir tarif eder ama budur diyemez.  zaten öyle bir durumdur ki kişi yalnızca kendinden bilir ne olduğunu bunun. o an bambaşka birine dönüştüğünü anlar, sanki ikinci ilkini yaşamaya benzer; ilk nefes alış, ilk yürüme, ilk konuşma gibi.. Bu ikinci ilk durumlara aşkolmuş diyebiliriz. İkinci ilk hissedişlerimizin  tonu yüksektir ve bir orkestrayı dibinden dinliyor gibi capcanlı hissettirir kendini . kalbimizdeki tarifsiz çarpıntı   bundandır. o anların geceleri bizim düşlerimizin, gündüzleri kaotik duygu bulutlları altında,ayaklarımızı günün hengamesine uydurmaya çalışırken bir yandan birlikte geçirilen vaktin dibini kazıyan yanımızındır.böyle anların getirdiği nokta ise bazen,birlikteyken hızla kıp giden  zamanları durdurmayı isterken , yö

- kalırsam bir gün sen gideceksin

- şimdi gitmeliyim.. - neden gidiyorsun? - bir şeyler yapmalıyım.. - yapacakların çok önemli mi? - senden önemli değil.. - o halde neden gidiyorsun? - çünkü gitmezsem kalırım. - kalırsan ne olur? - kalırsam bir gün sen gideceksin,ve ben kalakalırım. bir daha senden gidemem .. -  ....

Gerçekten yaşanmış fakat bir rüya gibi , hiç yaşanmamış gibi

Bir işte çalışıyorum ve o benim yemek yememi barınmamı giyinmemi sağlayan parayı kazandırıyor. Gün; ev işleri , iş  ve sorumluluklar arasında sarhoşluğa gömülürken bir yandan da ay başını iple çekip maaşı çekip ve hemen hepsini rutin giderlere harcamak  ve borçları ödeyip gerginlikten kurtulmak isteği. Kendimizi gerecek işlere girip,eşyalara mahkum edip, sonrasında para kazanıp bu gerginlikten kurtulmak için acele ederken ve zamanın çabuk geçmesini isterken bir yanımız, farkında olmadan yaşlandığımız gerçeği... yani ,bilmediğimiz dünyaya acele bilet kesme meselesi. Bu rutinler  , zamanın daha hızlı akmasını sağlayıp,  aynaya baktığım zaman  gerçek beni görmemi engelliyor tıpkı her şeye yüzeysel bakıp anlamak için odaklanmamı engellediği gibi. Herkes benim gibidir düşüncesinden alıkoyamıyorum kendimi böyle düşündüğüm anlar. Bu kendimi gerginlikten kurtarma ve güvende hissetme yollarından biri işte. Onlar da benim gibi. O halde yalnız değilsem önemi yok der gibiyim. Yine de ; ac

iyi bir nişancı ile küçük bir katil arasında duygusallaşan çocukluğun yolculuğu

Çok küçükken , henüz ilkokul yaşlarımda, köye giderdik ailemle.Ekimde  ekilen ekinleri biçmek için ,”Turgutlu”olarak varoluşunu sürdüren bir ilçenin istasyonundan trene atlar, aileden birkaç emekçi  ve biz çocuklar köy yoluna koyulurduk.90'larda. Şimdilerde , o kuşağın,yine o  dönemin pop müziğinin şimdikilerden çok daha hoş olduğunu ve özellikle o dönemi bastıra bastıra belirttiğini duyduğunuz 90'ların hasat zamanları. Uzun tren yolculuğu yapanlar bilirler, kompartımanda herkesin bir arada sıkışık oturduğu, ayakta kalanların koridorlarda dolanıp boşalan yerleri kontrol ettiklerini.. Çeşit çeşit hikayelerin ilerleyen zamanlarda anlatılabildiği, insanların ağzından vakit öldürmek, biraz olsun gevşemek için önceleri memleket, eğitim, yolculuk nereye klişe cümlelerinin peşi sıra dizdiği nazik , mesafeli sohbetlerin olduğu o tren yolculuklarında hemen her şey ile karşılabilirdiniz. Mesela tıklım tıklım olan koridordan ilerlerken burnunuza mis gibi kavurma kokusu gelebilirdi