İzmir'deyiz aynı okulda çalışıyoruz , akşam aynı eve aynı yolları elele gönül gönüle,ayaklarımızı yuvarlaya yuvarlaya gidiyoruz... akşam oluyor,yemek yapıyoruz,yemeği yiyoruz; çocuk yoksa henüz, ben bir bilet çıkarıyorum sen -"aaa bu mu var?" diyorsun. -evet, gidelim mi? diyorum. evet diyorsun. devlet tiyatrosuna gidip,biletimizin üstündeki numaralar bende mevcut diyen o koltuklara gidip oturuyoruz. sonra ordan geç vakit çıkıyoruz. hava nasıl olursa olsun bize sıcak geliyor. deniz kenarına gidiyoruz, elini tutuyorum "bu deniz sensin" diyorum; ve ben denize bakmayı çok seviyorum..." sonra yürüyoruz.. bi cafe'den ayaküstü sıcak,püfür püfür dumanı ince uzun kıvrılan iki çay alıyoruz, bir banka oturuyoruz. senin saçına rüzgar vuruyor, kıyıya dalgalar... " ikisi de güzel" diyorum. "senin varlığını çok seviyorum" diyorum,sen bana bakıyorsun.yüzünde dolunay bir gülüş,yanakların açık denizlere açılmış rüzgarda
Aynaya her baktığımızda yeni bir başkalaşım farkederiz, onu sevmenin ya da ona alışmanın en iyi yolu ;içini döküp ,döktüklerine bakıp , onları kabul etmeye çalışmaktır. Ama her şeyi en sek haliyle anlayıp kabullenmek..