bu çiçek bu yazıda içinizde açarsa yazın mutlaka Bugün sizinle her şeyin ,bizleri geçmişe götürebilen,anda tutan ya da geleceğe müsait bir yerde bırakan bir tınısı olduğuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ama her şeyin derken mübalağa yapmadığımı da kanıtlamaya çalışmayacağım. Paylaşacağım bir kaç örnekten sonra umarım siz de bana hak vereceksiniz. Vermeseniz de dünyanın sonu değil, başka bir düşüncede mutlaka ortaklaşırız. Ortaklaşamasak şayet, aynı gökyüzü altında, rüzgarların, yağmurların,güneşin altında, sıcağın ya da soğuğun içinde gözümüzü kapattığımızda aynı karanlıkta mutlaka buluşuruz. Sahi gözünüzü bir an kapatıp kendinizi şehiriçi dolmuşlarda hayal edin . Mesela şoförün tam arkasındasınız. Şoför kendi yorgunluğuna bir İbrahim Tatlıses ya da Müslüm Gürses tınısını bırakadursun, siz de kaptan koltuğunun arkasında , şoförün kendisini ya da koltuğunu sigortalattığını varsaydığı nazar boncuklu balığın, dolmuşun her dur kalkında ya da şerit değişimindeki ritmin
Aynaya her baktığımızda yeni bir başkalaşım farkederiz, onu sevmenin ya da ona alışmanın en iyi yolu ;içini döküp ,döktüklerine bakıp , onları kabul etmeye çalışmaktır. Ama her şeyi en sek haliyle anlayıp kabullenmek..