Ana içeriğe atla

Gaziantep'te yorucu bir günde , Yılmaz Güney ile karşılaştım







Şimdi anlatacaklarımın konusu Gaziantep değildir. ama insan bir yerde bir çay içti mi ev sahibi hakkında da bir iki söz etmeli değil mi ?

Detaylı tarihini hatırlamadığım bu 2018 in  bir Nisan gününde ,sırtıma aldım çantamı ve bir arkadaşımla buluşmak için Gaziantep'e gittim . Hava sıcak mı ,  evet, çok sıcaktı. Arkadaşım  ile epey bir telefon trafiği sonunda merkezde birbirimizi bulabildik. Daha önce de geldiğim bu şehrin çarşısını görme imkanım olmamıştı. Bu defa sanki özellikle bunun için gitmiştim, merkeze. Nostaljik mekanların olduğu Zincirli Bedesten'de  tesbihlerin ve envai çeşit hediyelik eşyanın bulunabildiği adeta renk cümbüşüne daldık. Sonrasında Bakırcılar çarşısına gidip bakır işlemeleri , el yapımı olan ayakkabı niyetine giyilen yemeniler!gördüm. O güne dek yemeninin kadınların başlarına örttüğü bir örtü olduğunu sanıyordum,tüm şaşkınlığım bundan aslında. Tarihsel bir bilgim yer ile yeksan olmuştu:) Burada gördüğüm ilginç şeylerden biri de keratinden yapılan taraklar ve tokalardı. insan cahil olmasın her şeye şaşırıyor benim gibi .
Zincirli Bedesten çarşısı

Yemeni




















Türkiyenin en büyük yeşil parkı denilen devasa parkın içinden kenarından yürüye yürüye birkaç kilometre sonra meşhur Beyran çorbasını içeceğimiz bir lokantaya vardık. gelin damatların da sanırım uğrak yeriydi, o kadar meşhur bir çorbaydı . Beyran ismini söyleyenin ağzı sulanıyordu. bence arkadaşımın ağzı da içten içe sulanıyordu Beyran'a,beni henüz etkilememişti çünkü daha henüz bakmamıştım .Bu deneyim ,ilk şalgam suyu denememdeki gibiydi benim için. ilk şalgam suyunu içtiğimde pek beğenmemiştim ama şimdi şu satırları yazarken o ilkin üzerinden kim bilir ne kadar çok deneyim geçmiştir ki canım çok çekti şalgamı. demek ki bir iki defa daha Beyran içsem müptela olma riski taşıyacaktım: )

(Beyran: İçinde kuzu incik, pirinç ,su tereyağı ,salça , sarmısak ve baharat bulunan bir çorba.)
Midemizi leziz Beyran ile doldurduktan sonra tok, sırtımızı pek hissedip ;  Bey Mahallesi'ndeki antik Antep evlerinin kafelere dönüştürüldüğü  sokağa gittik. İşte beni mest eden şey tam da buydu.


Tahmis Kahvesi
Tahmis Kahvesi

















 o sokaktaki tarihi taş yapılardaki basit ama estetiğe aşık olunası  kafeler.
Antik sokaklarda benim gibi yürürken , penceresinde Yeşilçama selam veren Kafe Dinleti 'ye de umarım denk gelirsiniz. Şirinleri görme garantisi var diyemem ama uçan halı ve sihirli lambanın Alaaddin'i de görebilirsiniz :)
sonun başlangıcı Z1 cafe dinleti


    Kapılarına kadar her şeyi otantik olan bu kafelerin arasında dolaşırken tarihi yapıların estetiğine tekrar tekrar hayran kaldım,ve dokunduğum her duvar taşı ruhumda büyük bir sevinç oluşturdu. Bu aşık olunası taş ve dar sokakların nasıl da serin tuttuğunu hissediyordum ki tam o sırada kapısı açık bir hanın içinde YILMAZ GÜNEY fotoğraflarının asılı olduğu duvarı gördüm. Bilen bilir ama bilmeyen için tek kelime ile anlatmak gerekirse o Türkiyenin sahip olduğu "EFSANE" bir sanatçıydı diyerek anlatabilirim. aklında yatan senaryoları çekmek için para kazandığı ve   halk tarafından çok tutan kovboyvari filmleri çıkartırsak aradan , gerçekten çok gerçekçi ve döneminin ötesinde bir sanatsal zihne sahip , geçmişinde kitaplar ,yüzlerce senaryo ve gençliğinde sosyal sürrealist öyküler bırakmış , toplumdan ayrı yaşarken bile toplumunu bu kadar iyi tanıyabilecek bir background'a sahip gerçek anlamda bir efsane yazar, yönetmen oyuncu Yılmaz Güney ile karşılaştık işte...

                   Efsaneler ile karşılaşılınca o anı ölümsüz bir  karede dondurmak toplumsal değil uluslararası bir zevk. O nedenle uluslararası geleneği bozmayıp ben de bir kare edindim. işte Yılmaz Güney ile karşılaşmamız : )




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bahtiyar bir sonun başı

Sonbaharın bütün yapraklarına dokunmuşum gibi bahtiyar bir sonun başı sanki. İnci gibi parlak bir vaziyet. Şiir kitaplarından fırlamış kaçkın dizeler gibi hissediyorum, ne yana dönsem bir makama çarpıyorum, esaretten kurtulmuş notalarla çevrilmiş gibi anım. Her yanım toz ve mavidir her anım.

herkesin gitmek istediği o yer ve hayalin hayali ile mücadelem

Bazen herkes gibi alıp başımı insanın dokunduğu her şeyden uzaklaşıp o yere gitmek istiyorum. Duydunuz mu bilmiyorum, hani küçük ahşap bir kulübenin ağaçların arasında olduğu , çevrenin yemyeşil ve binbir renkli çiçekle örtülü olduğu, yakınında akan bir dere ve ensesinde ulu dağların olduğu, geceleri de samanyolu dahil çıplak görseniz de doğal olarak gezegen olduğunu anlamayacağınız trilyonlarca yıldızı bir arada göreceğiniz bir gökyüzü olan o yeri kastediyorum. kışın zar zor ısıtabileceğiniz ve soğuğunu bir tarafınızda iyice hissedince fazla oldu biraz da insan yüzü görmeye gitsem fena olmaz deyip bu kez de kardan, çamurdan çıkamayacağınız o aynı zamanda kış ortasındaki ürkütücü yer. yazın cenneti,  kışın cehennemi yaşayacağınızı bileceğiniz yerden bahsediyorum. bazen birkaç parça eşya ve giysi alıp o yere gitmek istiyorum. nasıl bulacağım da belli o yeri , yetenekli yeğenim de muhtelemen resim defterine çizmiştir .  çizdiği bir haritadan faydalanıp oraya gidebilirim. elimle koymuş gi

lastik ayakkabı özlemi dolu bir yazı ve Artık sevmeyeceğim

Artık sevmeyeceğim, bütün kabahat senin. senin değilse bile birilerinin, planı yok bu işlerin. zaten hangi plana uyduk diyebiliriz ki, lisede düzenli ders çalışmaktansa kapıya dayanan yumurta ile son gün az mı çalıştık sınavlara, sınav sonrası az mı unuttuk bir gün önce ezberlediklerimizi.planlı çalışan biri olsaydım mesela kimbilir nerede ne şartlarda edindiklerimi öğrendiklerimi hayatıma uygulamanın verdiği zevk - sefayla yaşardım. ama olmadı , ya diğer planlar ? düşünsenize siz de benimle ! hangi "bu hafta şunları şunları yapıp artık biraz dinlenirim " diyerek tasarladığımız plan ertesi gün ya da ertesi gün ya da onun ertesi günlerde ani bir tepkime ile yön değiştirmedi ve biz de  başka kulvara dalmadık, sonra yeni ertelemeler ile eski ertelediklerimizi keyifsiz bir biçimde harmanlamadık ? aşk da öyle değil mi ? aniden karşımıza biri çıkıyor bir an dünyanın merkezi çekim kuvveti üzerimizde etkili oluyor da ona doğru çekilmiyor muyuz, sonrasında tanışma biçimimizden rom