Ana içeriğe atla

ruhumdaki boşluk..

ruhumda büyük bir boşluk var
bildim bileli dolduramadığım bir boşluk
o boşlukla ölmek istemem bir gün


sanki genç yaşta yaşlanma belirtilerim var
sanki hiç bir şey ortaya koyamadan bir ayağım çukurda hissetmek gibi
nereye gitsem ordan gitmek istedim


nereye varsam daha yolun yarısında mola verme sıkılganlığına kapıldım.
belki gezgin olmalıydım.
belki de hiç doğmamalıydım
insanları görünce şaşarım ben.
işler nasıl yürür diye..


insanların da var mıdır ruhlarında taşıdıkları bir boşluk mesela?
onlar da kaçar mı?
onların ki de kendilerini bildiklerinden beri mii var yoksa sonradan gördükleri ama ihtiyacını duydukları bir şeyler mi
boşluklarını oluşturur ?anlamımı yitirmiş gibiyim
hayatım bir rutinden ibaret
içine ne girerse girsin
ne çıkarsa çıksın
ne değişirse değişsin


yine aynı makara 
aynı şaka
aynı replik sanki


aynı manasız mana
kendi boşluğuma mı düştüm 
bilmiyorum


sence insanların da ruhlarının içine düştüğü karadelikler var mıdır
içine düşenden haber alınamayan.
insanı ne mutlu eder mesela ?

Yorumlar

  1. var evet farklı şekillerde görünüyor sadece.Karadeliklere olabildiğince uzak durmak lazım yoksa bilirsin ki kara delikler yutmaz yokeder..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

izmir'de bir gün...

İzmir'deyiz  aynı okulda  çalışıyoruz , akşam aynı eve aynı yolları elele gönül gönüle,ayaklarımızı yuvarlaya yuvarlaya  gidiyoruz... akşam oluyor,yemek yapıyoruz,yemeği yiyoruz;  çocuk yoksa henüz, ben bir bilet çıkarıyorum  sen -"aaa  bu mu var?" diyorsun. -evet,  gidelim mi? diyorum. evet diyorsun. devlet tiyatrosuna gidip,biletimizin üstündeki numaralar bende mevcut diyen  o koltuklara gidip oturuyoruz. sonra ordan geç vakit çıkıyoruz.  hava nasıl olursa olsun bize  sıcak geliyor. deniz kenarına gidiyoruz, elini tutuyorum   "bu deniz  sensin" diyorum;  ve ben denize bakmayı çok seviyorum..." sonra yürüyoruz.. bi cafe'den ayaküstü sıcak,püfür püfür dumanı ince uzun kıvrılan iki çay alıyoruz,  bir banka oturuyoruz. senin saçına rüzgar vuruyor, kıyıya dalgalar... " ikisi de güzel" diyorum.  "senin varlığını çok seviyorum" diyorum,sen bana bakıyorsun.yüzünde dolunay bir gülüş,yanakların açık ...

bu aşk burada...yiter...

anladım.nereden başladığın ya da nereye kadar geldiğin önemli değil bir çabada.ne yaptıysan bırak.artık zorlama.olduğu gibi bırak.ben bırakıyorum bugün.çabaladım.çabaladım.kaldım.bir şey olacaksa yerde izine illa ki rastlanır.olmayacak bir şey için iz varmış diye bir oyun uydurmaya gerek yok.anladık.yok.anladım yok.yok işte.ne söylediğin değil nasıl söylediğin "seni seviyorum"u aşan bir durum demek ki..bir ayağı başından beri çukurda olan "seni seven" o sevinin anlamı sende anlamsızsa, bendeki çaba da anlamsız.zorlasam kırılacak.zorlarsam kırılacağım demek ki.önceden sevdiğini söylemekteydi zorluk şimdi sevginin bir anlamı olmadığını kabul etmekte..hayırlısı.hadi bakalım.."bu aşk burada biter ve ben çekip ... "yiterim..

Van'a Üzülmeler

Şehrin ince artığı… Uzun yollardan sürgüne ,sürüne sürüne.. Kışı ,ayazı ve yazı çektin üzerine..kışı hor,yazı kor.. Şehrin kenar artığı,uzun yolları katık ettin ömrüne.. Bir çorba,bir ekmek,çöplük yalnızlığı, ve enkazları dost ettin kendine… Beton damın varoşu,silkelensen de boş. Silkelen sen yine  hoş… Hayatın ritmine detone düşer  ayakların,rengine soluk düşer yaraların.. Şehrin ince gülü gözünden düşen damlaların, Köyünden uzak hayallerin,enkaz  dibi sefaletin