Ana içeriğe atla

bugün senden kurtuluşumu içim acıya sancıya kutluyorum..


ağrı'lı bir rüzgar çarpmışsa yüzüne ve sen "dersim" deyip almışsan,bugün senden kurtuluşumu içim acıya sancıya kutluyorum..karabasanların bile zevkten fotoğraf çektirdiği bazı rüyaları,küçük balonlara iliştirilmiş ve havaya bırakılmış ve  zamanla ya sönmüş ya patlamış küçük küçük umutlarımı da unutmanın vakti geldi sanırım.bir kışa bile haddinden fazla   acıyı sığdırdıysan o kış da patlar.ben nasıl dayandım bilmiyorum.belki de dayanmadım,pat pat düşüyorum zaten..şimdi nereye konarsa konsun o muhabbet tellalı,ben artık duymayacağım,irinli bir sözcük gibi duyacağım adını,illet bir kış hatırlayıp kendimi vuracağım,bütün zayıf yanlarımdan.. sonra bir çivi çakıp alnıma zihnimde vermiş olduğun rahatsızlıktan dolayı özür dilemeni ve hepsinin, senin daha iyi acıları hak ettiğini ve bu nedenle zihninden daha sağlam ,kesif ve pis kokulu düşüncelerimin geçmesi için... demeni bekleyeceğim. yüzüme her rüzgar vuruşunda, ağrılı bir memleketi düşünüp tüküreceğimi şimdiden belediyelerin zabıtalarına duyurmuş bulunuyorum..sanırım çocuklukta kaldı bardağın dolu tarafına bakış açıları,oysa o bardak kirli de olabilir,su balçıklı,bardak kırık ...  senin uzak bir rüzgara kapılıp gidişine toplu iğne uçlarıyla yapıştırdığım ve her düşen notta ,baktıkça dehşet içinde irkildiğim sebeplerin gibi... sahtedir,konuşmalar,bakışmalar,alıklaşmalar.bir tek kaybetmek gerçek bu hayatta.anlıyorum şimdi.seni kaybettim..o rüzgardan etkilenip dersim diyor ve gidiyorsan,seninle bir ilgisi olmayan bütün  yakıştırmalarımın  benim gördüğümden ibaret olduğuna içim acıya sancıya ve kana kana kanıyorum....

Yorumlar

  1. müthiş bir yazı dizisi olmuş... kelimeleri okurken tanıdık bir kaç sima önümde belirleniverdi.. sanki ben anlatmışımda sen yazıvermişsin..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

izmir'de bir gün...

İzmir'deyiz  aynı okulda  çalışıyoruz , akşam aynı eve aynı yolları elele gönül gönüle,ayaklarımızı yuvarlaya yuvarlaya  gidiyoruz... akşam oluyor,yemek yapıyoruz,yemeği yiyoruz;  çocuk yoksa henüz, ben bir bilet çıkarıyorum  sen -"aaa  bu mu var?" diyorsun. -evet,  gidelim mi? diyorum. evet diyorsun. devlet tiyatrosuna gidip,biletimizin üstündeki numaralar bende mevcut diyen  o koltuklara gidip oturuyoruz. sonra ordan geç vakit çıkıyoruz.  hava nasıl olursa olsun bize  sıcak geliyor. deniz kenarına gidiyoruz, elini tutuyorum   "bu deniz  sensin" diyorum;  ve ben denize bakmayı çok seviyorum..." sonra yürüyoruz.. bi cafe'den ayaküstü sıcak,püfür püfür dumanı ince uzun kıvrılan iki çay alıyoruz,  bir banka oturuyoruz. senin saçına rüzgar vuruyor, kıyıya dalgalar... " ikisi de güzel" diyorum.  "senin varlığını çok seviyorum" diyorum,sen bana bakıyorsun.yüzünde dolunay bir gülüş,yanakların açık ...

bu aşk burada...yiter...

anladım.nereden başladığın ya da nereye kadar geldiğin önemli değil bir çabada.ne yaptıysan bırak.artık zorlama.olduğu gibi bırak.ben bırakıyorum bugün.çabaladım.çabaladım.kaldım.bir şey olacaksa yerde izine illa ki rastlanır.olmayacak bir şey için iz varmış diye bir oyun uydurmaya gerek yok.anladık.yok.anladım yok.yok işte.ne söylediğin değil nasıl söylediğin "seni seviyorum"u aşan bir durum demek ki..bir ayağı başından beri çukurda olan "seni seven" o sevinin anlamı sende anlamsızsa, bendeki çaba da anlamsız.zorlasam kırılacak.zorlarsam kırılacağım demek ki.önceden sevdiğini söylemekteydi zorluk şimdi sevginin bir anlamı olmadığını kabul etmekte..hayırlısı.hadi bakalım.."bu aşk burada biter ve ben çekip ... "yiterim..

Van'a Üzülmeler

Şehrin ince artığı… Uzun yollardan sürgüne ,sürüne sürüne.. Kışı ,ayazı ve yazı çektin üzerine..kışı hor,yazı kor.. Şehrin kenar artığı,uzun yolları katık ettin ömrüne.. Bir çorba,bir ekmek,çöplük yalnızlığı, ve enkazları dost ettin kendine… Beton damın varoşu,silkelensen de boş. Silkelen sen yine  hoş… Hayatın ritmine detone düşer  ayakların,rengine soluk düşer yaraların.. Şehrin ince gülü gözünden düşen damlaların, Köyünden uzak hayallerin,enkaz  dibi sefaletin