üç yaprak,tam üç yaprak düştü pencerenin dibine,biri kırık,biri küçük,biri sarıydı...aynı yapraktı.intihar değildi,farkında değildi,ölüydü...bir kadın uzaktı,bir kadın güzeldi,bir kadın sessizce beklemedeydi evinde,bilgisayarının önünde.akşam ve serin bir hava,karanlık ve kasvetli bir adam ,pencerenin önüne düşen yaprağı ufaladı,gözleri uykuda...kadın adamın rüyasında bir salıncakta bilgisayarını sallıyordu.bip sesiyle uyandı,baktı evinde değil iç acılarının toplamında adamın.
İzmir'deyiz aynı okulda çalışıyoruz , akşam aynı eve aynı yolları elele gönül gönüle,ayaklarımızı yuvarlaya yuvarlaya gidiyoruz... akşam oluyor,yemek yapıyoruz,yemeği yiyoruz; çocuk yoksa henüz, ben bir bilet çıkarıyorum sen -"aaa bu mu var?" diyorsun. -evet, gidelim mi? diyorum. evet diyorsun. devlet tiyatrosuna gidip,biletimizin üstündeki numaralar bende mevcut diyen o koltuklara gidip oturuyoruz. sonra ordan geç vakit çıkıyoruz. hava nasıl olursa olsun bize sıcak geliyor. deniz kenarına gidiyoruz, elini tutuyorum "bu deniz sensin" diyorum; ve ben denize bakmayı çok seviyorum..." sonra yürüyoruz.. bi cafe'den ayaküstü sıcak,püfür püfür dumanı ince uzun kıvrılan iki çay alıyoruz, bir banka oturuyoruz. senin saçına rüzgar vuruyor, kıyıya dalgalar... " ikisi de güzel" diyorum. "senin varlığını çok seviyorum" diyorum,sen bana bakıyorsun.yüzünde dolunay bir gülüş,yanakların açık ...
Yorumlar
Yorum Gönder